The Danish Girl (2015)


İyi film ama eksikleri var gibi, sinematografisi zayıf bi kere -çarpuk çurpuk planlar vardı-, hatta oyunculukları da çok beğenemedim ama bildiğiniz üzere saygıdeğer AMPAS (akademi of moğşın pikçır en sayns), iki başrolü de Oscar adayı gösterdi. Geçen sene The Theory of Everything (2014) ile kazandığı En İyi Aktör ödülüne bir kez daha aday olan Eddie Redmayne ve yeni dönemde iyice coşan İsveç güzeli Alicia Vikander En İyi Yardımcı Aktris ödülü adaylarından oldu. Vikander'i neden yardımcı kategoride yarıştırdığını anlamadığım akademi ayrıca filmi En İyi Prodüksiyon Tasarımı ve Kostüm kategorilerinde de aday gösterdi. Diğer adaylar için 4. Geleneksel: Oscar Adayları ve Kehanetlerim başlığına bakılabilir.

Biyografik bir film olan The Danish Girl (2015), Gerda Wegener ve Einar Wegener'in hayatını anlatıyor. David Ebershoff'un romanından uyarlanan filmin yönetmeni, The King's Speech (2010)'le En İyi Yönetmen Oscar'ı sahibi Tom Hooper.
Kadroda diğer dikkat çekenler: Geçen seneden beri Johnny Depp'le birlikte olan Amber Heard; Ben Whishaw, Matthias Schoenaerts ve küçük bir rolle Nymphomaniac (2013)'taki B, Sophie Kennedy Clark..


Wegener'ler, 1900'lerin başında aktif olan Danimarkalı ressam çift. Gerda portre ustası ama o mecrada pek para yok, Einar ise manzara resimleriyle dikkat çekiyor. Gerda bir gün yarım kalan bir portresini tamamlamak için Einar'a kadın çorabı ve ayakkabısı giydirip oturtuyor karşısına; poz vermesi için çok az uğraşması yetiyor, Einar ustalıkla kadın hallerine giriveriyor. Güle oynaya işi tamamlıyorlar. Ertesi gün Einar'ı hiç gitmek istemediği bir davete ikna etmeye çalışan Gerda, kılık değiştirerek partiyi eğlenceli hale getirebileceğini söylüyor, "Adın da Lili olsun, Einar'ın kuzeniyim diyeceksin"..


Ve şakanın kaka olduğu dakikalar.. Einar, Lili'yken ilk defa kendi gibi hissediyor, o saatten sonra tekrar Einar olmak istemediğini anlıyor. Bu durum tabii ki karısı Gerda'yı çok üzüyor, ama madem o öyle istiyor.. Gerda bol bol Lili Elbe portresi çalışıyor ve tablolardaki şey galericilere çok ilginç geliyor, Gerda, Lili sayesinde hakkettiği ilgiyi görüyor, onu mesleki olarak yükselten şey manevi açıdan bitiriyor.. Paris'ten teklifler geliyor.. Öte yandan Lili'nin mutlu olmasını da çok istiyor, onu rahat ettirmek için çok çalışıyor - doktor doktor dolaşılıyor..

Lili Elbe'nin hayat hikayesi, tuttuğu günlüklerin kitaplaşmasıyla günümüze kadar detaylarıyla geliyor.. Dönemin cinsiyet seçimine tutumu, ruh sağlığı.. Film, Lili'nin hikayesini anlatıyor ama başrolde Gerda var gibi, asıl Gerda neler çekiyor.. Bence Alicia Vikander'in Oscar şansı epey yüksek, girişte tam tersini söyledim ama gayet başarılı oyun çıkarmış aslında.. Şöyle düzelteyim, Redmayne'nın performansını beğenmedim, onun oyunuyla Vikander'in oyunu uyuşmadığı için de komple düşük gibiydi.. Redmayne, hiç körü oynadı mı bilmiyorum ama ne oynasa bana sanki körü oynuyormuş gibi geliyor.. Yoksa bu adam kör de hakikaten her seferinde şahane oyunculuk mu çıkarıyor.. Böyle bi boş boş bakmalar falan, her oyununda var ya, ısınamıyorum hikayeye bu sebepten.. Ama travesti rolü için harika bir yüzü var, o açıdan doğru seçim.. Filme puanım 7/10..


Bu arada Oscar dedikodularından da geri kalmayın; iki senedir doğru dürüst siyahi aday çıkarmıyolar diye bazı kimseler akademiye tavır almış, protesto edeceklermiş.. Ya bana durduk yere akademiyi savundurtacaklar şimdi, hayır bunu diyen adam dese ki "Şu şu isim baya iyi, o da aday olabilirdi..", yok, demez, çünkü derdi başka, anca "Siyah yok burda!.." Denk gelmiş işte, bu sene yok demek ki.. Hani biz saçma bi şey yapınca diyoruz ya, "Biz Türkler böyle, biz Türkler şöyle..", yok abi, insan böyle.. Asıl saçma olan, on bir sene sonra ikinci kez Oscar törenini sunacak olan siyahi Chris Rock'a, çekilsin diye baskı yapıyolarmış..

240116