The Revenant (2015)


Geçen sene Birdman (2014)'le durduk yerde büyük olay yaratan (4 Oscar kazandı) Alejandro Inarritu'nun bu seneki filmi The Revenant (2015)'ta, bir intikam hikayesi anlatılıyor. Başrolde, bu yönetmenle ilk defa çalışan Oscar muzdaribi Leonardo DiCaprio (4 Oscar adaylığı) var. Filmi izlerken bir sahnede "Umarım onca başarılı performanstan sonra bu oyunuyla Oscar vermezler herife" dedim içimden..

Görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki, son iki senedir Gravity (2013) ve Birdman (2014)'le kazandığı En İyi Görüntü Yönetimi Oscar'ı için bu sene sekizinci kez aday gösterilir diye tahmin ediyorum. Filmde DiCaprio'ya Tom Hardy ve Domhnall Gleeson eşlik ediyor.. Film, Michael Punke'nin 2002'de yayımlanan ilk romanının uyarlamasıdır, imdb.com "bir kısmından uyarlama" diye not düşmüş. (Türkçe çevirisi bulunmayan kitabın adı 'The Revenant: A Novel of Revenge')


Dönem, 1800'lerin sonları.. Yer, Amerika bozkırları.. Kızılderili-Beyazadam savaşı var.. Bir grup beyazadam, kürk şirketi için çalışıyor: ekip başı, ekip ve avcı.. Kızılderililerle karşılaşmamayı umarak hayvan avlayıp, kürk topluyorlar.. Avcı Glass, biraz yabani bir karakter, yarı Kızılderili melez oğlu da yanında.. Ekipten Fitzgerald, Glass'a duyulan saygıya anlam veremiyor; onu ve oğlunu aşağılıyor sürekli fakat Glass gayet bilge kişilik, sesini çıkarmıyor hiç.. Bir av sırasında Glass ters köşe oluyor, silahsız yakalanıyor ve dev bir ayıyla boğuşmaya başlıyor. Kapışma sonucunda ölen ayı Glass'ı da neredeyse ölü hale getiriyor. Sayısız kırık ve pençe yarasıyla öldü ölecek gözüyle bakılan Glass'ı daha fazla yanlarında taşıyamıyorlar. Son anına kadar yanında kalmak isteyen oğlu ve yanlarına koruma olarak verilen Fitzgerald'la ekibin büyük kısmı bu küçük kısmından ayrılıyor.. Nöbeti kısaltmak isteyen Fitzgerald, Glass'ı öldürmek isterken oğlu engel oluyor ve ölen o oluyor.. Ölüme terk edilen Glass'ın hayatta kalıp, oğlunun intikamını alma macerası böyle başlıyor..


Yaklaşık iki buçuk saatlik filmin hiç sıkmadığı bir gerçek.. Başarılı görüntü yönetimi dillere destan.. Oyuncular tabii ki çok iyi, ama DiCaprio için yukarıda sarf ettiğim cümlenin hizmet ettiği amaç şu: ödül alamadığı hatta bazen aday dahi gösterilmediği nice güzel performanstan sonra, ayağının sakatlandığı bir sahnenin devamında geniş planda iki üç kere sakat ayağının üstüne basarak yürüdüğü bir filmle oyunculuğunu takdir etmek -her ne kadar genelde iyi de olsa- ince bir dalga geçmek sayılabilir.. Bu arada DiCaprio'nun, karda, kanlı kapışma sahnelerini gördükçe aklım Django Unchained (2012)'e gitti. Yoğunluğundan dolayı başta rolü kabul etmeyen Tom Hardy'yi ise DiCaprio'nun ısrarları sete getirmiş.


Epey güzel film, çok etkileyici sahneler güzel görsellerle aktarılmış. Hele ayıyla kapışma sahnesi, Kızılderili yoldaşın yemeğini paylaştığı sahne, atla uçurumdan düşülen sahne ve akabinde ata girme sahnesi.. Ya şu ata girme sahnesini biraz anlatayım, kafama takıldı..

Ben Vedat Özdemiroğlu'ndan duymuştum, o da Erden Kıral'ın kitabında okumuş, o kitap da Tarık Akan'ın anı kitabını sanırım kaynak göstermiş: Yılmaz Güney pek çok etkileyici hikaye ve sahneyle kendi sinemasını yaratmış bir sanatçı -aynı zamanda kıronun teki ayrı mesele- çektiklerinin yanında çekmek istediği ama imkan bulamadığı sahneler dillerde dolanırmış. Bunlardan biri de, aynı filmdeki gibi, <soğukta, donda kalmış bir adam, ölen/öldürdüğü atının karnını yarıp, iç organlarını çıkarıp geniş kaburgalarının arasında oluşan sıcak boşluğa sığışır> şeklinde..

Yılmaz Güney dünya çapında bir sanatçı, eğer onun hikayesi ise, ortada böyle bir arak var; eğer bu durum atlı dönemlerde her zaman kullanışlı hareketse ve Yılmaz Güney de atalarından edindiyse bu sahneyi zaten durum yok; son eğer de, aynı sahne iki farklı hikayecinin kalemine tesadüf etmiş olabilir -imkansız değil-, bundan ne çıkar.. Durum böyleyken böyle.. En nihayetinde o haliyle efsaneydi, bu haliyle adamlar çekti film oldu, güzel oldu.. 8/10

Adaylar Açıklandı, 4. Geleneksel: Oscar Adayları ve Kehanetlerim yazıldı..

030116