Melancholia (2011)


Danimarkalı sinemacı Lars von Trier'in filmi.
İki kısımdan oluşan filmin ilk kısmının başrolünde, Spiderman'in sevdiği kız olarak tanıdığımız Kirsten Dunst 'Justine'i; ikinci kısmın başrolünde ise pek bir yerden tanımadığım Charlotte Gainsbourg, Justine'in ablası 'Claire'i oynuyor. Charlotte'u pek bir yerden tanımıyorum diye fil'm hafızası beni kabul etmemişti :) Ama tanımıyorum abi, yalan mı söyliim.. Bak Kirsten'i nasıl tanıyorum..


Ağır çekim filmden kesitlerle 'giriş' yapmış yönetmen, sonra filmin ilk kısmı başlıyor. Bir limuzin dağ yolunda, keskin bir virajda dönmeye çabalıyor, başaramıyor. Limuzin bir gelin arabası; gelin Justine, damat Michael (True Blood'ın Eric Northman'ı Alex Skarsgard; babası Stellan Skarsgard da kadroda).. Limuzin virajla cebelleşirken çift baya eğleniyor ve şoförü indirip teker teker limuzini çevirmeye çalışıyorlar. Düğüne fazlasıyla geç kalan gelin-damat yürüyerek katılıyor kendi düğünlerine. Düğün, Claire ve kocasının şatosunda; Claire ve kocasının organizatörlüğünde gerçekleştiriliyor. Düğün biraz gecikmeyle de olsa başlıyor ve gece boyunca Claire'ın 'aman bi sorun çıkmasın'cı çabasına karşı Justine ve anneleri Gaby'nin sorunlu kişilikleri sayesinde ortamda bir melankoli, bir huzursuzluk oluyor. Her şeye rağmen düğün sorunsuz bitiyor derken Justine, Michael'i kovuyor. Justine'nin Michael'i kovmasından daha tuhaf olansa Michael'in hiç itiraz etmemesi. Gerçi bir an için itiraz ediyor gibi yapıyor ama..


Filmin ikinci kısmı aslında filmin devamı olsa da, başka bir film gibi. Bu kısımda hastalığının dışında Justine'le pek ilgilenilmiyor; Şehirden uzakta olan evlerinde Claire, kocası ve oğlu hikayenin odağı olmaya başlıyor. Claire'in kocası John, yıldızlarla ilgilenen bir bilimadamı, gökbilimci. Dünyaya yaklaşmakta olan bir gezegen var ve bu çılgın bilimadamı dünyaya çok yakın geçecek bu gezegeni yakından görebilmek için hazırlıyor kendini. Başta, kalabalıktan uzakta olmalarının sebebi olarak 'yaklaşan gezegeni daha güzel görebilecekleri bir konum demek ki' demiştim kendi kendime. Ama belki de 'John, Melancholia'nın dünyaya çarpma ihtimali olduğunu, ailesinin de haberlerden falan bu ihtimali öğrenip korkmamaları için kalabalıktan uzaklaştırmıştır'. Paragrafa başlarken başka bir film gibi demiştim hatırlayın; Film romantik-dram başlayıp dram-bilimkurgu oluveriyor ikinci kısımda.


Filmi izlerken Terrence Malick'in The Tree of Life (2011) 'ına çok benzettim. Hani aynı yönetmen çekse bu kadar olur. Tarzları çok benzer değil normalde ama bu film için belki denebilir; planlar, kurgu, iki filmde de film boyunca bir ağırlık, bir sıkıntı var. Sıkılmadım ama pek de sevmedim ya.. Gerçi 'giriş' epey hoştu.. Kararsızım, hatta imdb.com'da 5 vermiştim, iki saat sonra 8 yaptım.

5 Nisan 2012